İSMÂİL FERRUH EFENDİ, III. Selim (ö.1808) ve II. Mahmut (ö.1839) devrinin önemli devlet ve ilim adamlarındandır. Aslen Kırımlıdır. Ortaköylü Ferruh Efendi diye de anılır. Ferruh Efendi’nin hayatı hakkında kaynaklarda ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Daha çok Hüseyin Vâiz-i Kâşifî’nin Mevâhib-i ǾAliyye adlı Farsça tefsirine yaptığı Tefsîr-i Mevâkib adlı tercümesiyle ve bir grup entelektüelin oluşturduğu Beşiktaş Cemiyet-i İlmiyesi isimli topluluğun mensubu olarak tanınmaktadır. Bazı kaynaklarda, 1747 yılında Özi’de doğduğu, tanınmış bir tüccârın oğlu olduğu ticaret eğitimi aldığı ve babası gibi ticâretle uğraştığı yazılıdır. Ferruh Efendi’nin ticâretle uğraşması onun zamanla İstanbul Tersane Ambar Emîni olmasını sağlamış bu vesile ile devlet hizmetine girmiştir. Osmanlı’da kalemiye sınıfına mensup olan kültürel alanda entelektüel ve marjinal olarak nitelendirilen kişiler resmî görevlere getirilmek için tercih edilmişlerdir. Ferruh Efendi’nin, entelektüel kişiliği diplomatik alanda görevlendirilmesini sağlamıştır.
Nizam-ı Cedid döneminde başlayan yenileşme ve modernleşme çalışmaları kapsamında askerî alan başta olmak üzere diplomasi alanında da radikal değişikler yapılmış; yeni kurumlar ve politikalar tesis edilmiştir. Bu yenilikler çerçevesinde Avrupa’da ikâmet elçiliklerinin açılmasına karar verilmiştir. 1793 yılında Yusuf Agâh Efendi (ö.1824) ilk daimi büyükelçi olarak Londra’ya gönderilmiştir. Üç yıllık görev süresini tamamladıktan sonra Babıâli’den yerine halefinin atanmasını istemiştir. İsmail Ferruh Efendi, Osmanlı-İngiliz ilişkilerinin zirvede olduğu dönemde Yusuf Agâh Efendi’nin yerine Londra’ya ikinci ikâmet elçisi olarak atanmıştır. Bu atamanın ardından 1797’de maiyetiyle birlikte deniz yoluyla Londra’ya gidip “Süvari mukalebecisi” olarak İngiltere kralına itimatnâmesini merasimle sunmuştur. Avrupalılar hakkında yeterince bilgiye sahip olan İsmail Ferruh Efendi, Londra’da bulunduğu süre içerisinde görevini en iyi şekilde yapmaya çalışmış, İngiliz bürokratlarla dostça ilişkiler kurmuştur. Avrupa diplomasisini diğer bürokratlara nazaran daha iyi bildiği kaynaklarda mevcuttur. Ahmet Cevdet Paşa’nın, “yabancılar nazarında kabul görmüş, eşine az rastlanır değerde bir zattır” ifadesi, Ferruh Efendi’nin yabancılar tarafından sevilen, bulunduğu ortamlarda yabancılarla uyum içinde olan bir Osmanlı aydını olduğunun delili niteliğindedir. Fakat politikadan hoşlanmadığı ya da sağlık sorunları yaşadığından dolayı siyasî bakımdan pek başarılı olamamış ve İngiltere’de üç yıldan fazla kalmak istememiştir. Görevden azledilmek istediğini Babıâli’ye bildirmiştir. Babıâli’nin talimatı üzerine tercümanı Yanko Aziropolo’yu yerine bırakıp 1800 yılının sonlarına doğru Londra’dan ayrılmıştır. İstanbul’a döndüğünde de memurluk hayatı devam eden Ferruh Efendi, Ordu Defterdarlığına getirilmiştir. Sonrasında Rumeli Defterdarlığına atanmış, yaklaşık iki yıl sonra da uhdesine Zahire Anbarları Eminliği verilmiştir. Son olarak Şıkk-ı Sâlis Defterdarlığı yaparken Bektaşilikle itham edilerek Bursa’ya sürgün edilmiştir. Fakat hazırlamakta olduğu Mevâkib adlı tefsir tercümesini tamamlayabilmesi için Bursa’dan Kadıköy’e getirilmiştir.